Pınar Hanımın Doğum Hikayesi
Henüz hamileliğim kesinleşmeden bol kusmalı geçeceği daha o andan belliydi. İşin asıl sıkıntılı olan kısmı ben çalışan bir anne adayıydım ve her gün toplu taşıma ile işe gitmek durumundaydım. Bu da yeni hamile olan ve kokulara karşı aşırı hassasiyeti bulunan bir anne adayı için işkence sayılabilir. Çok zamanlar bilirim ki otobüsten inip yolun kenarında kusmalarımla baş etmeye çalıştığımı. Neyse ki özel bir şirkette masa başı bir işte çalışıyordum ve uzun yıllar aynı şirkette olduğum için bu süreçte bana azami bir anlayış gösterdiler. Öğlenleri yemek yiyemiyor yanımda getirdiğim hafif ve mümkün olduğunca kokusu olmayan yiyecekleri yemeye çalışıyordum. Ama ne yapsam kusmalarım bir türlü kesilmiyordu. Doğru düzgün uyumadan, yemek yiyemeden hatta mutfağın önünden geçerken bile olmayan kokulardan rahatsız olarak hamileliğimi geçirmeye çalışıyordum. Artık istifrağ etmekten boğazım tahriş olmuştu. Tabi bu süreçte sürekli doktorumla irtibat halindeydim. Çalışırken çok zorlandığım için kendisinden rica etmiştim ve bana iki kere birer haftalık olmak üzere rapor yazmıştı. Bu süreçte midem rahatlaması için birkaç kere serum almıştım. Serum aldıktan sonraki 3-4 günü rahat geçiriyor, istediğim hemen her şeyi yiyebiliyordum. Ama 4 günden sonrası yine hüsran.
Haftalar böyle devam ederken doktoruma sürekli sorduğum tek soru vardı o da kusmalarımın ne zaman kesileceği. Neyse ki 3.5 aydan sonra adeta bıçak gibi kesilen kusmalarımın yerini birkaç hafta sonra ödemlerim almıştı. Diyeceksiniz ki her hamilede ödem oluşabilir. Ama benimki doktorumun da söylediği gibi çok erken başlamıştı. Daha 5 aylık hamileyken hiçbir ayakkabımı giyemez olmuştum. Ama kusmaktansa ödeme razıydım. Günler birbirini kovalarken 39. Hafta ardından 40. Hafta derken bende hala bir doğum belirtisi yoktu. Hatta karnım bile doğru düzgün aşağıya inmemişti. Doğurmamaya karar verdin herhalde gibi esprilere maruz kalırken ben sürekli o anı düşünüyordum. Doğum sancısı nasıl bir şey, geldiğini nasıl anlarım? Hatta ya olmadık bir yerde suyum patlarsa ne yaparım diye düşünüyordum. Sonuçta 38. Haftaya kadar işe gitmeye devam etmiştim.
Sonra 3 Ekim 2010 gecesi saat 3:30 a yaklaşırken karnımda hafif bir ağrı hissi ile uyandım. Tabii bu arada 41. Haftada olduğumu da belirtmeliyim. Ancak hala doğum sancısı olabileceği hiç aklıma gelmiyor. Sanki başka bir şey olabilirmiş gibi. Tabii bu esnada uykum kaçtı televizyon izlemeye çalışırken yeniden ağrıları hissettim ve neden sonra doğum sancısı olabileceğine ihtimal verdim. Ardından saate bakarak ne kadar sıklıkla geldiğini takip etmeye çalıştım. Evin salonunda gezerek sabah saat 8'e kadar sancılarımı takip ederek bekledim ve sonunda eşimi uyandırdım.
O gün zaten kontrol günümüzdü ve doktorum beni bekliyordu. Nst v.s. derken doktorum beni yatırdı ve suni sancı verdi. Çünkü 41. Haftadaydım ve artık doğumun gerçekleşmesi gerekiyordu. Sabahın erken saatlerinde sancı çekmeye başladım ancak öğleden sonra olduğunda hala yeterince açılma yoktu. Suyumu bile doktorum kendi patlattı belki açılmaya yardımcı olur diye ama artık saat 16:30'u gösterdiğinde son kez muayene etti ve bebeğin kakasını yaptığını ve eğer kendi pisliğini yerse hayatının tehlikeye gireceğini söyleyerek beni sezaryene aldı.
Yani hem normal doğum sancısı çekmiş hem de sezaryen olmuş bir anneyim ben. 16:38 kızımın doğum saati. Sezaryen olduğum için eşim doğuma giremese de kamerayı hemşirelere vermişti ve kızımın karnımdan çıktığı andan itibaren bütün görüntüleri kaydedilmişti. Odada kendime geldikten sonra kızımı getirdiklerinde dünyanın en güzel bebeği olduğunu düşündüm her anne gibi.
2 gün süren hastane maceramızda bebeğim için bir anı defteri hazırlamıştım ve başta doktorum olmak üzere ziyaret gelen herkese kızımı ilk gördükleri anda düşündüklerini ve hissettiklerini yazmalarını istemiştim. Bunu bütün anne adaylarına tavsiye ederim. Müthiş bir hatıra oluyor ve üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen hala ilk günkü heyecanla o satırları okuyorum.
Tüm anne adaylarına sağlıklı ve kolay doğumlar diliyorum.
<< Önceki Hikaye Sonraki Hikaye >>